Şans mı? Baba Parası mı? Yoksa Formülü mü var?
Çocukluğumdan beri birilerinin çalışanı olmak düşüncesi beni irite etmiştir. Ama gelin görün ki başka çarem de yoktu. İstemeyerek de olsa bu çileli yola bende girdim. Sonuçta memur çocuğu olarak benim hayattan istediklerimin bir önemi yoktu(!). Aile büyüklerimize bu düşünceler empoze edildi, bizse sadece ailelerimizin gösterdiği yoldan gittik.
Halbuki ne kadar masum ve güvence dolu tavsiyeler...
Bu muhteşem(!) tavsiyeleri dinlerseniz varacağınız noktayı düşündünüz mü?
Varılan noktada farkedeceksiniz ki kendinizden başka herkesi zengin etmiş olacaksınız ama siz zengin olmayacaksınız.
Fakat üzülmeyin bu aydınlanmaya zorlukları yaşamadan ulaşsanız kıymetini anlayamazdınız!
Bu farkındalıkları lehinize kullanmadığınız sürece modern kölelik yaşantınızın her özgürlük karşıtı anında ızdırap çekeceksiniz.
Ben bu yollardan geçmedim mi?
Emin olun ki bu aşamaların hepsinden geçtim ve asıl zoruma giden yanı ise tüm bu aşamalar yaşanırken sahip olduğum farkındalığın her anımda ızdırap çektirmesiydi.
Senede yalnızca 15-20 gün izin hakkımın olması ve hakkımı bile gönlümce kullanamıyor olmam...
Yeterince kazanamıyor olmak, öldürmez ama süründürür tarzı bir yaşama katlanmak...
8-5 hatta 8-6 mesailer ile ömrümün en kıymetli dönemini iş yerime hibe etmek...
İnsanın en değerli varlığı zamanı, bugün az para kazansanız da bunu yarın telafi edebilirsiniz fakat bugün giden zamanı geri getiremezsiniz. Bu yüzden özgürlüklerin en önemlisi olan "Zamansal Özgürlük" benim için kazanılması en önemli özgürlüktü. Bu da bizi en önemli konularımızdan olan ve bize Zamansal Özgürlüğümüzü kazanacağımız mentaliteyi sağlayacak "Gerçek Servet'in Tanımı"'na getiriyor.
Servetin Tanımı
Servet, fiziksel olarak çalışmadan yaşam standartlarınızı koruyarak geçirebileceğiniz gün sayısıdır.
Diyelim ki harcamalarınız aylık 10bin TL, kenardaki birikimleriniz ise 30bin TL. O zaman sizin servetiniz 3 ay yani 90 gündür.
Servet zamanla ölçülür, parayla değil!
Para Amaç Değil Araçtır
Önemli olanın para değil de zaman olduğunu anladıysak ufkumuzu daha da genişletelim.
Ömrümüzü para için çalışarak geçirmek ve paraya önem vermezmiş gibi görünmek saçmadır. En değerli varlığımız olan zamanımızı para için hibe etmek ve bununla övünmek ise deli saçmasıdır.
Bilirsiniz, ortalıkta dolanan bir söz vardır, "Uyurken para kazanmanın bir yolunu bulamazsanız, ömür boyu çalışırsınız" şeklinde. Bu bağlamda asıl önem vermemiz gerekenler;
En Büyük İhtiyacınız
Bir akıl hocası!
Amerika'yı baştan keşfetmeye gerek yok.
Siz Vaktinizi Kaybetmek Zorunda Değilsiniz
Günde bir adet elma yemek basittir. Peki neden yemiyoruz?
Çünkü yememek daha basittir.
Vaktinizi kaybetmenize gerek yok fakat herkesin yaptığı şeylerin aynısını yaparak sonuca varabilir miyiz?
Yıldız Teknik Üniversitesi'nde Harita Mühendisliği kazandığımı duyan bir çok insan o diplomanın beni zengin edeceğini düşünüyordu.
Ne ilginçtir ki devrem olan diğer 120 arkadaşımın da tüm çevresi aynı şeyi düşünüyordu.
Peki mezuniyetin akabinde girdiğimiz KPSS sonrası 2 senelik süreçte toplam kaç Harita Mühendisi ataması yapıldı dersiniz?
Yalnızca 69!
Yanlış Duymadınız. Yalnızca 69! Sadece benim üniversitemden mezun olan 120 kişi bile bu sayıyla atanamazdı. (O sene ülke genelinde 5000 mezun vardı ve her sene mezun sayısı artıyor. Yeni mezunların %50'sinden fazlası kendi mesleğini yapamaz hale gelmiş durumda.)
Tavsiyeler durmuyordu, memur olamadıysan işi öğrenmek için asgari ücrete de olsa çalış.
Yetmedi,
Kulağımıza tekrar fısıldandı, "Lisans Diploman ile Fark Atamadıysan, Yüksek Lisans Yapabilirsin"
Yine kandım, Bilgisayar Mühendisliğinde Yüksek Lisansa başladım.
Bütün bunların sonu nerede gelecekti?
İstediğim özgürlüğe nasıl ulaşacaktım? Bir başka patron bana istediğim özgürlüğü verir miydi?
Bu kapitalist düzende gerçek servet sahibi olmanın yolu yok gibi gözüküyordu. O an anladım ki plansız programsız pasif gelir kazanma çabalarım aslında beni daha çok yoruyor ve sonuca götürmüyordu.
Bu uğurda geçmişte denediklerimden yalnızca bir kaçını saymak istiyorum,
Fakat hayatımı değiştiren denememi NFT satmaya çalışarak yaptım.
NFT furyası yurtdışında büyümeye başlarken kendime "Denemediğin kapı kalmadı, birde bunu dene bakalım" dedim. Tahmin edersiniz ki sonu hüsran oldu. Fakat diğer basit denemelerimin aksine "online perakende satış yapmak" benim mesaili işimdi ve başarının veya başarısızlığın arkasındaki nedenleri daha profesyonel inceleyebiliyordum.
Neden NFT'lerimi satamadığımı çok araştırdım. Başarısızlığın arkasında yatan bir çok sebebi elimine ettim, fakat hala satış yapamıyordum. Artık çarelerin tükendiği ve başarısızlığı kabul ettiğim evreye çok yaklaşmıştım.
Diğer denemelerimin(affiliate, youtube vb) başarısız olması zoruma gitmese de söz konusu online satışı yapamamak olunca zoruma gitmişti. Bu sebeple peşini bırakmaya niyetim yoktu.
Eksik bir çok noktayı elimine etmemden ötürü düzeltecek kısım bulmakta zorlanıyordum. Satış yapanlar ve yapamayanlar arasındaki farkları incelemeye karar verdim. Gözüme çarpanlar bunlardı;
Bunların arasından reklam vermek uzmanlık alanımdı, metin ve hikaye yazarlığı ise keza öyle. Geriye kalan koleksiyon mantığını uygulamaya koyuldum.
Tüm bu düzenlemelere rağmen yalnızca 1-2 adet satış yapabilmiştim.
Artık kusur dahi arayamaz hale gelmiştim. Tüm motivasyonum yerle bir olmuştu.
Derken önüme Cem Yılmaz'ın NFT çalışmaları düştü. Çokta mükemmel sanat eserleri değillerdi, kötü de diyemeyiz tabi. Sonuçta sanatına yansıttığı bir çok toplumsal, kişisel fikir veya kuram mevcut.
Daha satışa sunmadan dahi eserine o kadar çok talep vardı ki...
O an anladım, henüz satmadan dahi eserin satılacağının garantisi vardı. Demek ki NFT pazarında en önemli unsur kitleydi.
Bu da bizi kitle hakkında derinlemesine yaklaşacağımız Kitle Bilimine getiriyor.
Kitlenin Bilimi
Kitleniz ikiye ayrılır. Tabi varlarsa...
1) Takipçiler: Hoşlarına giden veya ufak tefek faydalarınız için içeriklerinize göz gezdiren insanlar bu güruhtadır.
2) Taraftarlar: Sizin tüm içeriklerinizi takip eden, fayda sağlamayan bir içeriğiniz dahi olsa izleyen, satmak istediğiniz ürünleri ilk satın alanların olduğu güruhtur.
Taraftar
Cem Yılmaz'ın eserlerine böylesine talep gösteren kitlesine baktığımda tümünün takipçi değilde taraftar olduğunu gördüm. Anladım ki NFT'lerimin satmama sebebi kitlemin içerisinden NFT ile ilgilenen taraftar kişiler bulunmayışı imiş.
Peki bunu nasıl çözebilirdim?
Sonuçta takipçiden öte taraftar oluşturmak kolay bir süreç değildi. Böyle bir kitle için 3-5 yıl emek harcamak gerekliydi.
Bu 3-5 yılı harcamadan istediğim sonuca varabilir miyim diye düşünmekteydim. Acaba dijital reklamcılık yöntemleriyle bu kitleyi yakalayabilir miyim düşüncesiyle ciddi para yaktım.
Sonuç alamadım... Çünkü bu kitleyi kendi kitlem yapmaya çalışmak kitlede direnç oluşturuyordu.
Bu kitleyi doğrudan kullanmak mümkün müydü?
Yeni Bir Yöntemin Keşfi
3 adımlı kitle kullanım formülünü kullandığımda bu kitlelere doğrudan erişmiştim. Bu yöntem için sistemlerimi kurmak basit olmamıştı. Zorlu geçen 3 aylık süreçte temellerim atılmış ve denemelere başlamıştım.
Şaşırtıcı sonuçlar elde ediyordum, hiç beklemediğim kadar iyi.
Tüm marifetin kitlede olup olmadığını çok merak eder hale gelmiştim...
Merakıma yenik düştüm, süreçlerimden birinde yalnızca kitleyi kullanarak diğer tüm etkenleri devre dışı bıraktım. Bu pazarın ihtiyacını karşılamak adına minimum gereksinimler nelerdir öğrenmek için yanıp tutuşuyordum.
Ve beklediğim oldu, süreçler gene tökezledi. Anladım ki tüm süreçler birlikte bir çark şeklinde çalışıyor. Başarılı yönteme yapışıp sadece yöntemi ölçeklemek gerekli stratejiydi.
Bir Çok Değişken = İş Modeli
Minimum gereksinimleri araştırmak adına atmadığım adım kalmadı, artık tümüne sahiptim. Ve öğrendiğim şu oldu...
Birden fazla değişkene bağlı olarak yürütülen gelir kazanma süreçleri bir iş modeliydi. NFT pazarında kazanç sağlamak için buna hobi gibi bakmamak, bir iş modeli olarak yaklaşmak gerekliydi.
Bir tırtıl hayatı boyunca sürünmek zorunda olmadığı noktada kozasını örer ve kısa sürede semalarda süzülen bir kelebeğe dönüşür. İş modeli kurabilmek tam olarakta bu özgürlüğe ulaşmak gibidir.
Peki özgürlüğüne kavuşan bir kelebek olmak kolay mıdır?
Sizlere kürek satamam. İş modeli kurmak, bilim adamı titizliğiyle ele alınması gereken bir iş.
Sıfırdan kurulan düzenler kadar mevcut düzenlerin iyileştirmeleri de iş modelinin kurulmasında önemli. Bunu en iyi anlayabileceğiniz örnek ise İngiliz Bisiklet Takımı'nın "%1'lik İyileştirme Projesi"'dir. Hikayeye buradan ulaşabilirsiniz.
Bu Sistemleri Herkes Kurabilir Mi?
Muhtemelen bir çoğunuz bu sistemlerin karmaşık olduğunu, başında uzun zamanlar geçiremeyeceğinizi, yeterli teknik bilgi ve mentaliteye sahip olmadığınızı düşünüyorsunuz.
Eğer böyle düşünüyorsanız, daha fazla yanılıyor olamazsınız.
Bu düşünceleriniz yalnızca bu sistemleri kurasıya kadar zihninizde olacak. Başarınızla orantılı olarak özgüveniniz ve mental yaklaşımlarınız güçlenecek.
Nereye Gittiğinizi Bilmelisiniz
Yoksa kendinizi herhangi bir yerde bulacaksınız.
Bu süreçte uzmanlık kazanmanız gereken süreçler;
Tüm bu yetkinliklerden ve bilinmeyen milyonluk sırlardan bahsettiğim ücretsiz web seminerine katılarak iş modelinizi sıfırdan inşaa etmeye başlayın.
Popüler Blog Gönderileri
Copyright 2023 © saitkatmerlikaya.com